Hongyi Master dedi ki: En zor anlardan sonra, nihayet büyük bir anlayışa ulaşılır.


Hong Yi Master dedi ki: En zor zamanlardan sonra, büyük bir anlayışa ulaşılır, büyük bir anlayışa ulaştıktan sonra korkusuz olunur, korkusuz olduktan sonra her şey yolunda gider, her şey yolunda gittikten sonra ise olağanüstü bir mutluluk yaşanır.
Hongyi Hoca'nın özdeyişi, acıların ruhu terbiye etme yolunu anlatıyor ve sayısız insanın kan ve gözyaşıyla doğruladığı yeniden doğuş yolunu sergiliyor.
Hayatın ağır darbeleri seni dip noktalara düşürdüğünde, güvenin yıkıldığında ve umutların yok olduğunda, o derin acı bir ceza değil, kaderin en sert ve derin sorgusudur. Bu, seni içindeki en derin korkularla ve takıntılarla yüzleşmeye zorlar, bir zamanlar varlığını sürdürdüğün ama hayali olan dayanaklarını parçalar. İşte bu umutsuzluğun harabeleri üzerinde, gerçek bir sorgulama kök salabilir - neden buraya geldik? Ne üzerine takıntılıyım? Yanlış olarak neye güvenmişim?
O yürek burkan karanlıktan geçtikten sonra, gözyaşların kuruyup, ruhun tükenince, genellikle sessizlikte berrak bir ses belirir. Nihayet anlıyorsun: kazanmak ve kaybetmek kader değildir, başarı ve başarısızlık son nokta değildir; dışsal şeylere güvenilmez, sadece kendi kalbine güvenebilirsin; seni ezip geçen, sadece geçiciliğe karşı bir direniş ve yanılsamaya tutunmadır.
Bu düşünce anlaşıldığında, bulutlar açılır ve güneş görülür - her türlü zincir, kalpten kaynaklanır; eğer kalp rahat ederse, zincirler kendiliğinden yok olur.
Hayat, senin dediğin gibi her şeydir, benim istediğim gibi değil, sadece bu kadar.
Yetişkinlerin dünyasında, sadece dondurucu soğuk rüzgarlar ve uzun geceler var, ruhumuz da dalgalı ve belirsiz. Yorgunken kırdığın dişlerin, başkalarının ağzında sadece zayıf kalıntılar; umutsuzken kıvrıldığın sırtın, geçici bakışların içinde sadece kesilebilir bir manzara malzemesi. Tıpkı Schopenhauer'ın söylediği gibi: Biz, tarladaki kuzular gibiyiz, kasapların gözetimi altında oynuyoruz, tam da talihsizlik henüz başımıza gelmediği için, kaderin son derece merhametli olduğunu sanıyoruz. Ama onlar, senin sessizliğinde koyun etinin kokusunu hissetmedi mi ki, bıçağını parlatıyorlar?
Benim için, yetişkinlerin veda etmesi asla bir törene ihtiyaç duymaz; aynı zamanda sıradan bir öğleden sonra, birinin alanından sessizce çekilebiliriz.
Psikoloji bu olayı duygusal buharlaşma olarak adlandırır, ancak havada kaybolan su damlaları aslında çoktan birbirlerinin yaşamlarının kıvrımlarına sızmıştır.
En keskin kaybın, aniden durmak değil, çayın soğuma süreci gibi olduğunu anladım; buharın kayboluşunu net bir şekilde izliyorsun ama tam olarak hangi saniyede sıcaklığını tamamen kaybettiğini bir türlü söyleyemiyorsun.
Üzgünüm, aslında hiç kaybolmadı, sadece senin sayfayı çevirirken kaldırdığın rüzgar, hikayenin dipnotlarına dönüştü.
O yıllarda yumruğunu sıkıca sıkarak koşarken, parmaklarının arasından kayıp giden belki bir fırsat, belki birisi ya da başka bir versiyonun kendisiydi, bir anı tekrar tekrar gözden geçiriyorsun, o zaman, yağmurda paslı bir cep saatini silmekte olduğu gibi, zamanın çoktan bileğin boyunca akıp gittiğini unutuyorsun, tık tık daha uzak bir nehre doğru.
Ama hiç düşündün mü, seni uykusuz bırakan o insanlar, çoktan başka bir yerde huzur içinde uyuyorlar; senin değerli bulduğun anılar, başkaları için sadece bir el hareketiyle silinip giden tozlar. Takıntılar, kendine kurduğun bir hapishane; anahtar ise zamanın kapı eşiğinde asılı.
Kaybın kaderin sert bir çıkarma işlemi olduğunu düşünmüştüm, sonra hayatın ince bir değişim olduğunu anladım.
Mu Xin diyor ki: Sözde dipsiz bir uçurum, içine girdiğinizde de uzun bir yolculuk, uyuyamadığınız gecelerin ay ışığına sızacağını, kemirilen meyvenin çekirdeğinde yeni bir bitkinin saklandığını, o derin gecelerdeki yıkılan hatıraların, sağanak sonrası toprağın bir benzeri olduğunu, bazı köklerin daha derinlere inmesine neden olduğunu söylemek istiyorum.
Gençken kaybettiğim aşkın her şeyi yerle bir edeceğini düşünmüştüm, ama sonradan anladım ki, gerçek kayıp sessiz bir çöküştür.
Bir gün eski kitapları düzenlerken, aniden kapağından bir kurumuş yaprak düştü, yaprak damarlarının arasında bir yaz gününün cırcır böceği sesi kıvrılmıştı,
Ve sen uzun bir süre donakalmış kalıyorsun, bu yılın hangi ayı olduğunu, kimlerin eline geçtiğini hatırlayamıyorsun.
Marquez, in "Yüz Yıllık Yalnızlık", yazdı: Hayatın bu kadim yolculuğunda yürürken, engellerde koşuyoruz, aksaklıklarda yeniden doğuyoruz. Büyümek asla düzenlenmiş bir gül bahçesi değildir, aksine kırık dallar ve humusla dolu bir ilkel ormandır, insan kalbinin çürümesiyle doludur.
Unutmanın değil, hatıraların kendine acı vermesine izin vermemenin anlamını söylemek istiyorum. İçimdeki o derin ihanet, avuç içimdeki bir diken gibi, çıkarıldığında kanatır, sıkıca tutulduğunda acıtır. Tekrar güneşi sıkı tutma hakkını kazanabilmek için, sadece kabuk bağlamasına ve düşmesine izin vermek gerekir.
Bir türlü bırakamadığımız takıntılar, her zaman bizi takip eder; tamamlanmamış hayaller, elde edemediğimiz aşk.
View Original
post-image
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
  • Reward
  • 1
  • Share
Comment
0/400
圆周社区楚留香vip
· 07-10 01:27
Sıkı tutun, Aya doğru hemen kalkıyoruz 🛫
View OriginalReply0
Trade Crypto Anywhere Anytime
qrCode
Scan to download Gate app
Community
  • 简体中文
  • English
  • Tiếng Việt
  • 繁體中文
  • Español
  • Русский
  • Français (Afrique)
  • Português (Portugal)
  • Bahasa Indonesia
  • 日本語
  • بالعربية
  • Українська
  • Português (Brasil)